Burak Beceren
İllüstratör & ArtistFarklı alanlarda kendini ifade eden sanatçıların üretim pratikleri odağında şekillenen röportaj serimizin konuğu, HOOD Base x KAFT iş birliğimizde ‘Resonate’ temasını yorumlayan sanatçılardan Burak Beceren.
Aslında ben tanımları çok sevmiyorum. Kendimize sürekli sınırlar çizip içinde kalmayı bize öğütlüyorlar gibi geliyor, mümkün olabilse bir title altında toplamak istemezdim yaptıklarımı ama sanatçı, illüstratör şu an için kulağa en doğru geleni galiba. Markalarla çalışırken illüstratör, kişisel takılırken sanatçı modu. Bruce Wayne ile Batman arasındaki ilişki gibi, ama hangisinin Batman olduğundan emin değilim :)
Fikir eskizlerimi genelde koltuğumda ayaklarımı uzatmış halde, kucağımda küçük bi duralit üstünde eski usül kurşun kalem ve silgi ile yapıyorum ve bazen üzerinde çalıştığım şeyden bağımsız, çok daha eğlenceli ve sürreal şeyler de o karalamalar sırasında çıkıyor. Bu aşama en rahat ve eğlenceli hissettiğim süreç. Sonra koltuğun rahatını bırakıp bilgisayar başına masaya geçmek çoğu zaman işkence gibi geliyor. Masayı sevmek için kendimi çok zorladım ama asla koltuğumdaki rahatlığı bulamıyorum :)
Bu çoğunlukla fikir aşamasında kafamda belirlediğim bir şey oluyor. Fikir eskizinde kabaca çizerken, nerelerin ne kadar detaylı olacağı, bittiğinde neye benzeyeceğine dair bir hayalim oluyor hep. Zaten fikri o aşamaya getirmeden, çoğunlukla dijital çizime başlamıyorum. Sonrasında o ilk başta kurduğum hayale ne kadar yaklaştığına göre şekilleniyor süreç. Eğer her şey hayal ettiğim gibi giderse kolay yoldan finalize oluyor. Gitmediğinde ise kervan yolda düzülür modeli bugüne kadarki deneyimlerimden süzerek ilerliyorum :)
Üç şarkı çok zor oldu gerçekten, heralde en zor cevaplayacağım soru bu olacak ve tüm gecemi yiyecek gibi hissediyorum. (Acılar içinde geçen saatler sonrası yazmayı başarabildiğim üçlü aşağıdaki gibidir.)
Fireball - Deep Purple
Song 2 - Blur
The way you used to do - Queens of the Stone Age
Spontane şekilde o an içimden gelen herhangi bir şey için çok düşünmeden aksiyon aldığımda böyle hissediyorum. Bu, hayatım boyunca hep vardı sanırım ama gezginlikten sonra iyice karakterimin bir parçası oldu gibi. En eski dostlarımdan birinin, biz üniversitedeyken kullandığı bir mottosu vardı, “Spontane olan mucizevidir” diye, o zaman benim için bu kadar anlamlı mıydı bilemiyorum ama şu an geldiğim noktada beni bundan daha iyi anlatan bir cümle olamaz sanırım. Okuyorsa Şahika’ya da burdan bir selam olsun : )