HOOD Base
Creative GroupFarklı alanlarda kendini ifade eden sanatçı ve sanatçı topluluklarının üretim pratikleri odağında şekillenen röportaj serimizin yedinci konuğu, HOOD Base’den Artemis ve Murat. Hem bir art hub hem de kreatif bir ekip olan HOOD Base, kültür-sanat alanında etkinlik ve içerikler tasarlamakta, müzik ve görsel sanatlar temelli projeler üretmektedir.
Artemis: HOOD Base yaratıcı ekip ve mekan olarak iki yapıyı kapsıyor. Ekip, marka ve kurumlar için kültür-sanat odaklı projeler üretiyor, bu projelerin içerik ve uygulamasında yaratıcı endüstrilerden kişilerle birlikte çalışıyor ve ilham aldığı komüniteye fayda sağlamayı amaçlıyor. Mekan tarafı ise sergi, konser, komünite buluşması, atölye, tasarım pazarı, portfolyo günleri gibi farklı etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Etkinlik programında çoğunlukla genç sanatçıların ilk sergileri, kolektiflerin karma sergileri, bağımsız müzisyenlerin performansları yer alıyor.
Murat: Aslında hepsi biraz. Alan olarak kar amacı gütmeyen bir art hub olan HOOD Base aynı zamanda bir kreatif ekip, üreten bir birim. Mekan’a HOOD Base, ekip ise HOOD diyebiliriz. Kısa sürede bu mekan ve ekibin temas ettiği kişiler, özellikle sanatçı ve üreticilerle kendiliğinden bir topluluk oluştu. Üretip paylaşma odaklı, çalışmaları ve ekonomik modeli değişken, çok katmanlı bir yapı gerçekten.
KAFT’la tanışmaktan ve iş birliği yapmaktan çok mutlu, karbon temelli bir grup organizma da diyebiliriz.
Murat: HOOD Base 4 sene önce kürasyonunu üstlendiğimiz, Zuhal Müzik’le birlikte yaptığımız FAZ ve katılımcı olduğumuz İCAF 2019 sonrası, kar amacı gütmeyen; sanatçı ve üreticilerden satışları üzerinden veya alan kullanımı için komisyon veya kira talep etmeyen, bir kurum veya marka dahil olmadıkça atölye, performans, sergi, prodüksiyon veya herhangi bir çalışma için kullanımın ücretsiz olduğu, hem kendimiz hem başkalarının çalışması için hep açık olacak ve yaratıcı uğultusu hiç kesilmeyecek bir üretim ve paylaşım kovanı fikri ile başladı. Artemis ve Dilara Özden’le birlikte, bizim de nereye varacağını bilmeden kurduğumuz hayallerle.
İlk iki sergi olan Alternatecyborg “Works” ve Post Kolektif “Post Mortem” sergilerinden hemen sonra, ‘sanrı: benlik’ sergisi devam ederken dezenfektanlar çıktı, maskeler takılmaya başlandı. Pandemi ilan edildiğinde HOOD Base açılalı 3 ay olmuştu. Çok zorlandık ama çok da destek aldık. Burada özellikle Zuhal Müzik ve Onaranlar Kulübü’nü anmamız gerek. Onlarsız asla bu alanı ve yapıyı var edemeyeceğimiz, devamlılığında belki bizlerden de çok katkısı olan 5-6 arkadaşımız oldu ama isimlerini buraya yazmamızı istemezler.
Zamanla ekip genişledi. Harika insanlarla tanıştık. Kar amacı gütmeyen bir art hub yapısıyla başladığımız yer, beklemediğimiz bir şekilde farklı alanlarda üretimleri olan kişilerden oluşan, işbirliğini merkeze alan ve sürekli genişleyen bir kreatif ekip ortaya çıkardı. Bu ekip yeni şeyler hayal etmeye, projeler yazmaya, fikirlerin gerçekleşmesini sağlayabilecek sanatçı ve üreticilerin yanında finansal destek sağlayabilecek kurumlarla temas etmeye başladı. Bu iletişimler sayesinde oluşan projeler ve etkinlikler, alanı finanse etti. Böyle de devam ediyor.
Özetle bundan 4 Ocak önce birkaç kişi hariç anlattığımız kimsenin inanmadığı fikir ve yapının duvarları; aslında temas ettiğimiz tüm kişi ve kurumların, tüm sanatçı, üretici ve farklı alanlarda çalışan herkesin; sesleri, sözleri, çizimleri, tasarımlarıyla, iyi kalpleri, dürüstlükleri, çalışkanlıkları, yaratıcılıklarıyla, her birimizin fikirleri, hayalleri, çabalarımızla ve imkansıza duyduğumuz senkronize heyecanla örülü bence.
Artemis: Türkiye ve dünyadaki kültür-sanat üretimlerine karşı bolca merak; görsel sanatlar ve müziğin bizi en heyecanlandıran formlarının doğduğu sokakla kopmayan bir bağ; sektöre üretilen işler ve ekibin zihnindeki hayaller arasında kurmaya çalıştığımız denge.
Murat: Kişisel olarak…bence; arkadaşlar, arkadaşlıklar, alışkanlıklar, aileler, sıcak su torbaları, kahve, çok, çok kahve, kulaklıklar, çok çalışmak, dozu kaçtığında daha da çok çalışmak, Tom Waits’in tekrar konser vermesi ihtimali, Radiohead’in yeni albümünü bekleme heyecanı, yeni kalemler defterler ve çeşitli kırtasiye malzemeleri, bereler ve güneş gözlükleri, işbirlikleri, hayal kurmak, yeni fikir, yeni kişi ve üretimlerle tanışmak ve temas etmek, dikenlere sarılmak, farklılıkları göğüs kafesimizden içeri almak, yeni bir This is England sezonu veya filmi, termal kıyafetler, cem1’le daha çok zaman, hayatla bağlantıda kalma, kişi, kurum ve markaların sanat merkezli çalışmaları daha çok desteklemesi arzusu, an az bir hafta boyunca sürecek; eşsiz defolar, harika asimetri, kusursuz kusurlar, eksiklikler, hatalar ve mükemmel olmayan her şeyin kutlandığı global bir bayram ümidi.
Aslında bunu sormanız çok güzel bir tesadüf oldu. Bir süredir “survival kit for introverts” isimli bir merch tasarımı üzerinde çalışıyoruz. Umarım bir an önce farklı konseptlerle hayata geçirebiliriz.
Artemis: Aklımıza gelen çoğu fikri yazıp klasörlüyoruz, dolayısıyla her zaman geriye dönme şansımız oluyor. Kendimi fikirsel açıdan verimsiz hissettiğimde beni heyecanlandıran, etkileyen ilk filmlere, albümlere, sanat eserlerine dönmek iyi geliyor.
Murat: Benim de “_lift. //” isimli bir klasörüm var. Orası hep fikir dolu. Karşıma çıkan ve zihnimi hareketlendiren her görseli, sesi, metni orada biriktiriyorum.
Aslında yeni bir fikre ihtiyaç duyduğumuz anlar çok çalışma sonrası hiç çalışamaz hale geldiğimiz veya hayattaki diğer zorlukların çalışmamızı etkilediği zamanlarda oluyor. Hepimizin umutsuz, çaresiz hissettiği, bırakmayı düşünür olduğu zamanlar olsa da bir diğerimiz onu tekrar ayağa kaldırıyor.
Bu süreçlerde çok bocalasak da sanırım yapılabilecek en iyi şey kendimize çok yüklenmeden, sürecimize güvenerek kendimizi zorlamamak. Bazen savaşmak; BOYBOY’daki gibi; “Bi daha vur lan. Bi daha vur lan” demek. Ara vererek, dinlenerek can toplamak belki. Ağaçlara bakmak, pale blue dot’u düşünmek, Yaşamaya Dair’i tekrar okumak, boş bir ceviz gibi’yi hatırlatmak kendimize. Eğilseler de alıcılarımızı tümüyle kapatmamak, ümidi kesmeden hayatla ve insanlarla bağlantımızı devam ettirmek oluyor.
Biraz romantik ve zorlama metaforlar gibi gelebilir ama tımarhanenin dışı tabelasının düştüğü her sefer, arkadaşlarımızla beraber yerden alıp tekrar asabiliyoruz kapıya.
Murat: Tam dediğim gibi. Hayatla, yaratıcı üretimlerle bağlantıda kalarak. Besleyici pek çok yazılı, görsel-işitsel kaynak da var tabii. Yenilerine de açık olmaya çalışıyoruz. Yayın olarak Bant Mag. her zaman ufuk açıcı. Juxtapoz, Brut Magazine, Behance, Banzai, @the.art.appreciation.society, @illustrastionartists, WOW x WOW, Art Wonderful, PICAME, Ballpitmag, @illustration_daily, TASCHEN, sevdiğimiz grup, müzisyen ve görsel alanlarda üreten sanatçıların sosyal medya hesapları ve web siteleri.
En önemlisi sürekli genç sanatçılarla tanışmak, onların üretimlerine tanık olmak, kendiliğinden bir güncelleme sağlıyor.
Artemis: Arkadaşlarıyla, üreten insanlarla bir araya gelip onlarla diyaloğundan ilham alan; sonrasında içine kapanıp öğrendikleri ve hissettiklerini demlenmeye bırakan biri. Herkesi kendi dilinde konuşarak anlamaya çalışırdı ama hangi dilde konuşursa konuşsun kulağa çarpan özgün bir aksanı olurdu.
Murat: Bence bir çeşit Frankenstein’ın yaratığına benzerdi. Çok güçlü mental kasları var ama bir o kadar kırılgan. Bazen Jamaika İngilizcesi, bazen de Kuzey İngiltere aksanıyla kekeleyerek fısıldayan, bağıran, duyulması için sürekli yeni kulaklar çıkarması gereken, beklenmedik anlarda şarkı söyleyen, aksayarak dans eden, elleri titreyerek yazan, boyaları birbirine karıştırarak resim yapan, mutfakta müzik yapan, salonda yemek yiyen, sarılma ihtiyacı duyan, tüneller kazmaya, uzaya merdiven uzatmaya çalışan yarı insan, yarı zaman zaman duvarlara çarpan bir hayaletimsi.
Bu organizma, patlamış megafonların cızırtılı aksanıyla konuşur, bazı tuşları hiç olmamış, bazıları ise bozulmuş bir klavyeyle yazardı diye hayal ettim. Yaşayan bir insan seçmem gerekirse en yakın kişi Dr.Tom Waits sanırım.
Artemis: Son zamanlarda ağırlıklı olarak NTS Radio dinliyorum.
Murat: Defansif Dizayn en çok dönen albüm sanırım. Ekipteki herkesin farklı listeleri vardır ama defdiz merkezli düşünerek Spotify “yıllarımı verdim” listesi diyeyim.
Aslında ulaşmak isteyenler için en iyi yol we@hood-base.com’a mail atmak.